Hayat sadece ne istediğini bilenlere istediklerini verir. Hayatın akışına teslim olup, amaçsız dolaşanların çok başarılı olduklarını gören bilen yok.
Yaşam kendi içinde "gideceği limanı bilmeyene, hiçbir rüzgar yardımcı olamaz" diyecek kadar da gaddardır.
****
Tesadüfler ve hayatta nadir görülen şanslar ise değerlendirmelere bağlıdır. Karşınıza çıkmış, sizde pozitif ve olumlu izler bırakanları da hoyratça harcamamak gerekir.
****
"Bu kadar şans olamaz" denilecek şeyler de olabilir. Ama unutmamak lazım çekirgelerin bile zıplama sayısına sınır koymuş yaşam.
Yaşamın içinde "senin amacın ne?" sorusunu daha genç yaşlarda iken önce yaşça büyüklerden, sonra ebeveynlerden duyarız.
Bir dostum "hayatta amacı olma"yı şöyle tarif etmişti ; İhtiyaçsızlıktır, karnınız tok sırtınız pekse mesela.. Amaca ihtiyaç duymayabilirsiniz.
****
Peki, amaçsız yaşamak sizce nedir?
İnsanın gelecekle ilgili bütün hayallerinin birbenbire kaybetmesi, olabilir mi mesela?
İnsan amacını yitirir mi?
Pekala mümkün aslında, düşünsenize, sizi yaşama bağlayan ve gelecek hayali kurduğunuz amacınızın elinizden kayıp gidişini seyrederken " bundan sonra yaşamanın ne anlamı kaldı ki?" diye sormaz mı insan kendine... Kendi başına, yalnızlığına, çaresizliğine üzülmez mi?
Kariyer, para, idealler gözönüne gelmez artık bu noktada. Sadece mutluluğu istersiniz mutlu olacağınızı düşündüğünüz amaçlarınız ve bu amaçlara ulaşmanın verdiği çabayı düşünürsünüz. Sonucunda elinizde olan koca bir hiç olmuştur.
****
Aile sevgisi ve Allah korkusu olmasa canınızın bile değeri kalmaz, zira yaşamak istemezsiniz.
****
Gelecek hayalinizi kurduğunuz insan artık sizin geleceğinizde olmayacaktır, mesela..
Mesela kaderinizin sizi hayatınızın sonuna kadar takip ettiğinizi görürsünüz, yaşanmışları engelleyemezsiniz, değiştiremezsiniz...
Mesela çok güzel bir iş teklifiyle hayatınız, geleceğiniz, aileniz kurtulup, daha üst seviye bir yaşam şekline girecek iken, saniyelere sığan bir hatanız yüzünden kaybetmişseniz.. Çok kötü değil mi?
****
Tek istediğiniz bir zaman makinesi icat etmektir.
Herşeyi başa alıp yaşanmışlıkları istenilen şekilde değiştirmek istersiniz.
Bunun da imkansız olduğunu bilirsiniz. İmkansıza kürek çektiğinizi anlarsınız.
Asıl soru hayatınıza girmeye başlar." Ne için, neye ulaşmak için çabalayacağım?" olacaktır.
Özünüz çağlayan dere gibi içinize akar, bazen üşütür, bazen yakar o vücudunuzda gezen şey.
Ağlamaktan başka birşey yapamıyorsunuzdur. Öz ağlamayınca, göz ağlamaz ki..
Aslında ağlayamıyosunuzdur. Artık gözyaşı kanallarınız kurumuştur.
Buna rağmen devam edersiniz ağlamaya.
Artık akacak gözyaşı yerine kan gelmektedir.
Damarlar ve kanallar daha fazla bu mental çöküntüyü kaldıramaz. Kan ağlamak budur işte!
Mental ve fiziksel çöküş sizi bırakmayacaktır artık.
Yaşanan ne aşk acısıdır, ne yürek acısı veya iş kaygısı..
Sade ve sadece amaçsız kalma, ideallerini kaybetme, gelecek beklentisi olmamadır. İşte hayatta amaçsız kalmak budur.
****
Rol yapmaya başlarsınız artık.
İnsanların "neyin var" sorusuna maruz kalmamak için mutlu görünürsünüz gün boyunca.
Kendinle geceleri kaldığında yaşarsın acını.
En acısı da budur sanırım...
Doya doya acını haykıramamak...
Amaçsızlıktan sonra kendi kendini değersiz hissetmek, duyguların kanserleşmesi gibi sarmalar zihini.
Değersizlik hissi içine düşülen derin ve karanlık bir kuyu gibidir..
****
"Değersiz hissetmek, temel olarak depresyon ile ilişkilidir. Ancak bu duygular şizofreni, kaygı veya belirli kişilik bozukluklarında belirtiler olarak da görülebilir.
Çocuklarda değersizlik duygusunun güçlü olması, akran çatışmalarının, ihmalin veya istismarın göstergesi olabilir ve ciddiye alınmalıdır." diyor uzmanlar.
****
Değersizlik hissi, umutsuzluk, suçluluk, kalıcı üzüntü veya motivasyon kaybı gibi diğer duygularla da ilişkili olabilir. Pek çok depresif bozukluk, kişilerin yalnız hissetmelerine, yardım almanın ve sosyal etkileşimin manasız görünmesine neden olur. Sorun şu ki, bu bir kısır döngüdür. Bu duygular genellikle depresyonun artmasına sebep oluyor.
****
Hadsiz, ahlakı yok sayan, iş hayatına ihanet, cinsel hayatta sınır tanımamak, yeme, içme, gezme için nezaket sınırlarını zorlamak veya aşmak, hatta hem insanlardan, hem en yakınından bile çalma gibi şeyler bu ruh halindeki bünyenin üstüne yapışıyor ve çıkmıyor.
"Kaybedecek şeyi kalmayanın utanması, arlanması da kalkıyor", dedirtecek davranış biçimlerini sergiliyor insan.
****
Yaşamın içinde insanların hep ikinci bir şansı hak ettiğine inananlardan biriyim.. Hatta sabırla üç, 4 ve hatta beş bile daha sınırlandırılarak sırf o insanı kazanmak için zorlanabilir ihtimallerdir.
****
Hayatınızın her hangi bir yerinde öz-değer sorunları ile mücadele ediyorsanız, yalnız değilsiniz. İnsanlar çeşitli nedenlerle kendileri hakkında cesaret kırıcı düşünceler geliştirebilirler.
Şu anda kendinizi değersiz hissedebilirsiniz, ancak bir miktar destek ile öz-değerinizi iyileştirebilir, kendinizi daha iyi hissedebilirsiniz. Hatta yeterince pratikle, değersizlik duygusunu, pozitif ve üretken yeni duygulara dönüştürebilirsiniz.
Mesele şu ki, yaşam her zaman kötü ve olumsuz değildir. Her zaman bu şekilde çalışmaz. Bu yüzden, ne pahasına olursa olsun, olumsuzluklarla boğulmaktan kaçınılmalıdır.
****
Yaşama ve kişilere olumsuz bakış açısını ve tavrı benimsemek özsaygınızı ve öz-değerinizi de olumsuz yönde etkileyecektir.
Hayata, yaşananlara ve kişilere olumlu yönlerinden bakmak, olumlu tepkiler vermek ve iyimser eylemlerde bulunmak önemlidir.
Bu olumlu tavır, hem pozitif kimyasalların vücudunuzda dolaşmasına neden olacak, hem de zor zamanlarda olumsuz kalmak yerine, olumlu duruşu seçtiğiniz için özsaygınızı ve öz-değerinizi artıracaktır.
****
Böyle dönemleri çeşitli aralıklarla yaşamış bile olsanız, hayatın amacı sorusuna "yeniden eski ben olacağım" amacını katabilirsiniz mesela...
Hatalardan ders çıkarıp, "yeniden eski ben olacağım" demekte, hayatınızın bundan sonraki amacı olsun...
Hayatta bir amacı olmayan sadece nefes alıp verir çünkü, bakmayın adrenalin yükselten, instagramda durum, görselde kalan içi boş yasak aşklara.
Bakmayın altındaki arabalara, cebindeki tomar tomar haram paralara, unutmayın, özünde insan, içinde duygu taşıyandır, o görselliklere bakıp sakın kanmayın, içi soğuktur, boştur ve duygu yoktur.
Sahte yaşamın içinde "gülümseyen maske" ile dolaşanların içini bilseniz aslında acırsınız onlara.
"Ben günahkarım" giriş için parlak bir ifadedir onlardaki genişlik sınırsızdır, bu sözleri anahtar kelimeleridir, gözyaşları acitasyon için ilk sinyaldir, yaşamazlar. O ahmaklar zavallılıklarını göremezler ve hayatı yaşadığını, karşısındakileri kandırdıklarını sanırlar...
****
Yaşamın içinde hiç hesapta olmayan bir rüzgar eser, bazen hortuma dönüşür, yüzeyde ne varsa havaya çeker, gün ışığına çıkanlar savrulur ama herkes görür, bazen kenarından hava giren pencere gibi perdeleri savurur, ortalık harman yerine döner. Büyü bozulur, oyun biter, o hesapta olmayan rüzgar, estirilen yalan rüzgarını bile keser.
****
Amaçsız kalmak, sürgüne gönderilen kralın halinden farklı değildir..
İşin sonu prangasız mahkumluk, demir parmaklıksız dağın başında cezaevi, üniformasız gezen gardiyanların eşliğinde denetimli gün saymaktır.
Saksıda kalan ama güzel kokusuna rağmen bir yere kıpırdayamayan, yasak havası soluyan fesleğen çiçeği gibi, saksıda esaret.. Suyu bile bir başkası verirse yaşamak gibi...
27 Ağustos 2024
Mustafa Temiz